Yalnız kalmanın dünyanın sonu olduğunu düşünmemize yol açan nedir? Zaman zaman yalnız kalmak bir ihtiyaçtır. Kendimizi bulmak, konulara dışarıdan gelen düşüncelerden etkilenmeden tamamen kendi benliğimizle bakış açımızı keşfetmek için çıkılan bir yoldur.
Her bireyin bir miktar yalnız kalmaya ihtiyacı vardır. Bana kalırsa bu inkar edilemez gerçek.
İnsanlar, sosyal canlılar olsalar bile bu durum, onların mutlu olmak ya da tabiri doğru ise yaşamak için başkalarına bağlı oldukları anlamına gelmez. “Yalnız” kelimesini ve ifade ettiği durumları gözönüne aldığımızda biraz ürkmemiz doğal karşılanabilir. Yalnızlık, yanınızda kimse olmaması ve terk edilme korkusu…
Tüm korkular temelde çocukluğumuzda ortaya çıkar. İçerisinde bulunduğumuz toplum, yanımızda kimsenin olmaması, yani “yalnız kalma” durumuna karşı olan bu duyguyu güçlendirir ve tetikler. Bu korku bağımlılık gibi pek çok soruna yol açabilir. Bağlı kalmak çevremizde, yanımızda olan insanların isteklerine göre şekillenmemize sebep olabilir. Bu durumda “BEN” diyebileceğimiz birşey kalmayabilir. Bu tür sorunlar yaşayan kişiler, hayatlarında birisi olmadığında kendilerini boş, cansız ve bitmek bilmeyen bir depresyon içerisinde hisseder.
Esas sorun yalnız kalmakta değildir. Aslında yalnız kalmak bir sorun değildir. Bu düşünce çevremizin dayatmasından öte değildir.Daha önce doğru bildiğiniz yanlışlar olmuştur. Tam olarak bu konuda olduğu gibi.
Yalnızlık geliştiricidir. Kendi özümüze giden bir yolculuktur…
Sevgiliden ayrılmak, bir aile yakınını kaybetmek veya bir dost ile görüşmeyi kesmek, bu duyguların sonucu tek başına ve terk edilmiş hissi uyandıracaktır. Hayal kırıklığı ateşi körükler ve sonuna kadar yalnız kalmakla lanetlenmiş gibi hissetmemize neden olur.
Hayatta yüzlerce defa kırgınlıklar yaşacaksınız; can dostunuz ihanet edebilir, hayat arkadaşınız tanıdığınızın dışında bir hal alabilir. Adil değil mi? Tabi ki. Yaşamlarımızda kesinliği olmayan çok şey hakkımızın yendiğini düşündürecektir. Sevgiliniz sizi terk edebilir. Dostluklarınız bitebilir. İş arkadaşlarınız sizi sevmeyebilir. Yaşamımızda karşımıza çıkan olumsuzlukların olabilieceğini kabul etmeyi öğrenmeliyiz.
Şöyle bir toparlamak gerekirse..
Yaşamlarımız boyunca yukarıda bahsettiklerim dışında birçok duygu içerisinde bulunacağız. Kimi zaman kalabalıklar içerisinde kimi zaman benliğimiz ile başbaşa geçecek günlerimiz. Bu süreç değişmeyecek bir gerçektir. Yalnızlık korkulacak yada zorunda kalınacak bir durum değildir. Tercih edilebilir ancak zorunda kalınmaz. Kendi içimize giden bir yolculuktur. Kendini tanımanın başlangıç noktalarından biridir. Dışarıdan o kadar çok cümle alıyor o kadar çok hareket taklit ediyoruz. Hangisi bizi yansıtıyor yada hangisi gerçekten bizim cümlemiz.
Hoşlandığımız, vakit geçirirken yapmaktan keyif aldığımız herşeyi yalnızken kesin sonuçlarla keşfetmek. Pahabiçilemez bir değer olduğunu fark ettiğimiz zaman herşey çok farklı olacak. Kendi cümlesine sahip bireyin neler başabildiğini gördüğümüzde anlayacağız. Tam da bu sebeple yalnızlıktan korkmak doğru değildir. Ona alışmak, kabullenmek ve hayatımıza uygulamak zordur. Ancak kattığı değerler özdeğerimizle doğru orantılıdır. Bildiğiniz bu gerçeklerden kaçmak anlamsız.
Şimdi bir fincan kahve eşliğinde yalnız kalıp hiçbir şey yapmayacağım…